8 Mayıs 2010 Cumartesi

Alice In OlmamışLand


Fantastik hikaye sever bünyede yaşamanın getirdiği ekstra bir meraktandır ki, çocukluğum boyunca pek kısıtlı sayıda örneğine ulaşabildiğim bütün masalları yalayıp yutmuştum. Favori kahramanlarım önce Peter Pan, sonra Alis'ti (bilerek Alice yazmadım; çünkü bizim zamanımızda Alice Alis, gevurlar tarafından Pitır Pen diye telaffuz edilen hiç büyümeyen kahraman da aynen yazıldığı gibi, Peter Pan olarak okunurdu). TRT sağolsun, çocukluğumuz boyunca Alis'in hikayesini anlatan pek çok uyarlama yayınlamış, bu filmlerden bazıları müzikal bazıları da fena halde tekinsiz film kategorisinde günümüzü şenlendirmişti.

Bugün meseleye bir de Tim Burton vizyonuyla baktım. Ve gördüğüm şeyi hiç beğenmedim. İşin acayip tarafı, bir türlü karar veremedim filmde beni en çok neyin rahatsız ettiğine. Başrol oyuncusu ile yapılan fena halde yanlış seçimin mi, el değmemiş (ve İngilizler tarafından sömürülmeye açık) uzakdoğu ülkelerine kadar ticaret yapabilme sonucuna bağlanan talihsizce çarpıtılmış hikayenin mi, karakterlerin delice ama felsefik diyaloglarının alabildiğine tıraşlanmasının mı, yoksa dijital efekte boğulan karelerin içinde bir tek Burton dehası gösteren dekor bulunmamasının mı?

En nihayetinde açtım, film eleştirmenlerinin ne dediğine baktım ve Ayşegül Kesirli tarafından yazılan bir eleştirinin söylemek istediğim her şeyi eksiksizce dile getirdiğini gördüm. Aynı eleştirmen sayesinde Jan Svankmajer'in Alis uyarlamasının peşine düştüm. Neco z Alenky'yi edindiğimde çocukken izlediğim tekinsiz kategorideki Alis filmlerinden birini nihayet teşhis edebileceğim yönünde büyük umutlar beslemekteyim.

0 yorum:

Yorum Gönder