31 Mayıs 2011 Salı

Ophelia

Jean Simmons, Ophelia rolünde. Yıl 1948.
(Jean Simmons as Ophelia.)

Şefkat

James Dean

The Power of Little Things

Lego Bob Ross

Oyuncak sanatının sonu yok...

Bergman Kahkahası

Ingrid Bergman'ın uzak ve hatta buz gibi güzelliği kahkahasıyla gerçek güzelliğe dönüşmüş. İçten bir gülüşün yaratabileceği mucizeler hep bunlar...

Sokak Oyunları

Fred'le Dans Ediyoruz

Fred Astaire, Londra'da Savoy Hotel'in çatısında dans partneri ve aynı zamanda kızkardeşi olan Adele ile birlikte sekiyor.
(Fred Astaire dancing on the roof of the Savoy Hotel in London with his sister and dancing partner Adele.)

Conversation on Grass

Allah canınızı almasın desem? Hakketen koptum...

Aile Var Be Elvisim!

Hayat Yorgunu

Map Issue

Book of Trees

Gretayla Denize Açılıyoruz

Kaçış

Kadınlar Sizden Ne İster?

Sevgili Beyleeeer, işte yine can sıkıcı biçimde didaktik bir kayıtla başbaşasınız. Durun! Kaçmayın! Bakın valla çok can alıcı bir kopya vereceğim size kadınların kalbine giden yola dair. Şşşt çocuum, sana diyorum! Çek bakiiim elini o mous'tan. Şimdi sakin bir şekilde işaret parmağını yukarı kaldır ve iki dakka mühlet ver bu kayda.

Hah, ne diyorduk? Evet, biz ne istiyoruz biliyor musunuz sevgili beyler? Güler yüzlü herifler elbette! Asık yüzlü, depresif, duvar suratlı adamlar daha en baştan kaybediveriyorlar. Bilhassa zırt pırt mutsuzluğundan dem vuran erkekler fena halde negatif etki bırakıyorlar üzerimizde. Duyar gibiyim "Sanki siz çok güler yüzlüsünüz gudubet suratlı kadınlar sizi!" dediğinizi. Hakkınız var. Nalet beynimizin derinliklerinde kimbilir hangi mevzuya kafayı takmış 3. dünya savaşını çıkarmayı planlarken pek de sevimli görünmediğimiz kesin. Fakat en azından kendimden bildiğim mühim bir şey var, o da güler yüzlü erkeklerin benim yüzüme de gülümseme yerleştirdiği. Ve bu nedendendir ki onlara bayılıyorum! Deneyin, anlayacaksınız.

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Björk "Bachelorette" (1997)

Keanu Reeves

Çıldırtan Pijamalar


Hepsini istiyorum. En çok da Hulk'u. Tek mesele karaktere bürününce adımın Hulkiye olarak değişip değişmeyeceği detayı...

WTF?

Korkunç Yaratıkları Tanıyalım 12

Kanatlı Maymun Canavarı

Yüzüklerin Garibi

Bram Stoker's Dracula

Gary Oldman, Dracula filminin çekimleri sırasında arkadaş edinmekte...
(Gary Oldman during the filming of Dracula, 1992)

Şişe Faktörü

Understand

Tosbiş San'atı

Kitap Masa

Yırtık Tişört Faktörü ve Edelelerle İlişkileri


Arrggghhh, evrim sürecindeki bir primattan hallice bir karaktere sahip olsa da yırtık tişörtlü Stanley Kowalski karakteri penceremin dibinde belirip adımı haykırsa (yoksa höykürse mi demeliydim?)...
Evet, anında üzerine atlardım!
Oh, itiraf ettim rahatladım!

Past vs Future

Doğru sözün böylesini çok uzun zamandır duymamıştım.
Kulaklarımın pası silindi!

Yansıma

Yahut Sauron'un gözü. Bakış açısına göre değişir.

Thomas & Knut

Knut ve bakıcısı Thomas Dörflein.
Büyük sevgi, kısa ömür....

Director

Orson Welles, yönetmenliğini yaptığı Macbeth'in setinde. Yıl 1948.
(Orson Welles on the set of Macbeth, 1948)

Marilyn Şıklığı

Bacall & Bogart & Hepburn

Ahh ah, geçmiş zaman olur ki...

Kara Kedi

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Affair in Trinidad

Keanu Reeves

Tutmayın Giyicem!


Biz hatun milletinin en üşendiği ama yapmayı göze aldıktan sonra da en kutsal ritüel haline dönüştürdüğü eylem kuşkusuz mevsim geçişlerinde kışlıklarla yazlıkları yahut yazlıklarla kışlıkları elden geçirip, sezonu geçeni dolaptaki yerine kaldırmaktır. Bu eylemin en acayip yanı ise alıp alıp bir kenara istiflediğimiz, sonra da giymeyi unuttuğumuz, giymeye iddialı bulduğumuz veya aldıktan sonra giyilemez damgasını vurduğumuz kıyafetleri yeniden keşfederken yaşadığımız türlü heyecan ve şaşkınlıktır. "Ben bunu neden giymedim?", "Bunu ne zaman almışım ki?", "Böyle birşeyim de mi varmış?", "Bunu alırken aklım nerdeymiş?" şeklinde uzayıp giden iç diyaloglarımız bütün bir günü dolapları, çekmeceleri altüst edip içinde bulunduğumuz ortamı etek-elbise yığınlarıyla yaşanmaz hale getirişimizle sonuçlanır.

Ben de kendi türümün gayet başarılı bir temsilcisi olarak bu atraksiyonu yaptım bugün. Kışlıkları kaldırıp yazlıkları çıkardım. Gözlerim pörtledi sahip olduğumu unuttuğum şahane elbiseler, tiril tiril etekler meydana çıkarken. Taş çatlasa iki kez giyilmiş o caaanım mini'lere bakıp bakıp yaşadığım ülkeye küfrettim. Bir California, efenim bir Los Angeles kızı olsam ancak orada giyebileceğim şifonu transparan elbiselere, baldırı çıplak bırakan maksi minilere sarılıp sarılıp ağladım. "Allah rızası içün LA'den bir kocaaa!!!" diye dövündüm, göklere yalvardım. Sesimi duyan olmadı!

Son Söz: Evet, loz encılız'da yaşasaydım çatır çatır giyerdim yukarıdaki Jean Paul Gaultier elbisesini!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

Tracy Chapman "Baby Can I Hold You" (1988)

Günün Kelamı

One More Cup of Coffee 'Fore I Go

Bundan bir tane yiyebilmek için kimi öldürmek gerekiyor?

Ava

Healing Method (Yüzde Yüz Çalışıyor)

Market

Kırmızıyı çok çarpıcı buldum resimde. Veletleri değil...

Elizabeth Tarzı Selam

Fül

Yüzüklerin Efendisi'ni okuyan fül göndermesini anlar cınım.

The Vampire

Alice Hollister, bir sessiz film olan The Vampire'da kurbanıyla. Yıl 1913.

Dirt Devil 'The Exorcist'

27 Mayıs 2011 Cuma

Rhonda Fleming

Fatma Giriğin Amerika şubesini de buldum çıkardım. Valla da aynısı!
(Yahut Kleopatra rolü var mıydı da Fatma Bacı oynamadı?)

Katherine Hepburn

Keanu Reeves

Keanu Reeves

Boşuna denmemiş bir gülüş dünyalara bedeldir diye...

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Benim Çizgi Romanlarım

Şanslı bir çocuktum ben. Çünkü yakın bir akrabamız çalıştığı yayınevinden kucak dolusu çizgi roman getirirdi Rut'la ikimize. Rut'un aksine, üstün birşekilde gerizekalı bir çocuk olmam sebebiyle (evet Rut üstün bir şekilde üstün zekalı olanımızdı) okumayı bir türlü sökememiştim. Haliyle caaanım çizgi romanların resimlerine bakıp o pek değerli baloncukların içinde ne anlatıldığını hayal ederek geçirirdim bütün zamanımı. Yine de nefis bir ilişki vardı o çizgi hikayelerle aramızda. Okumayı söktükten sonra da (bu haltı öylesine geç bir zamanda gerçekleştirmiştim ki, gerizekalı olduğuma kanaat getirip benden umudunu kesen ilkokul örtmenim "okuyorum ben" diye yanına gidince "hadi ordan" bezginliğinde bir bakış fırlatmıştı bana!) devam ettim çizgi romanlarla temaşa etmeye.

Misal, Süpermen'e aşıktım. Ama bir türlü çözemiyordum televizyondan tanıdığım sarışın Süpermen'le, çizgi romanda dikizlediğim siyah-beyaz, esmer küseli Süpermen arasındaki tipsel farklılığı. Bilmiyorduk Amerika'daki çizgi roman sevdasının sadece binde sıfır nokta birine şahit olduğumuzu. Süpermen filmi yapıldı diye çizgi romanı icad edildi sanıyorduk... Nerdeeen nereye! Bugün 30'lu yaşlarını süren bir kazulet olarak halen çizgi roman sevdamı besleyip büyütüyorum. Hem Amerika'da yaşamam da gerekmiyor istediğim serileri takip edebilmem için. Kıçı kırık ingilizcem az çok yetiyor baloncuklardan hikayeyi takip etmeme (kader işte anacım, Türkçe okumayı söktük de ne oldu? a-ha şimdi de İngilizce'yi bilmeyenin ağzına kürekle vuruyorlar!). Menümde Angel After the Fall serisi ve yan hikayeleri var bir süredir. Sonra hoop Buffyverse'ü NTV yayınlarının ağır kıçını beklemeden hatmedeceğim. Sonra belki eski aşkıma döner, Süpermen dünyasına bir dalar bir daha da çıkamam. Kimbilir?

Buradan bütün çizgi roman tutkunlarına selam ederim.

Deniz ve Monroe