İki sabahtır güneş bir parça gün ışığı gönderip odamın içine, bana göz kırpıyor. Gri bulutlarla kapalı gökyüzü kısa aralıklarla açılıyor, boncuk mavisi bir gök parçası ortaya çıkıyor. Açılan delikten telaşla süzülen kaçak güneş ışınları hoop odamın içine düşüveriyor. Perde, pencere ne bulursam açıp kedi gibi mırıldıyorum ben de güneşlenerek. Bir dakika sonra bulutlar araya giriyor ama ne gam? Yaklaşan baharın hayaliyle pırpırlanmaya başlamışım bir kere, "eşşek gibi de gidecek bu bulutlar" güvenini taşıyorum.
Çocukken de böyleydim ben. Yaz arsızı. İki parça güneşle yelkenleri fora ederdim. Bu sabah o unutulmaz günışığıyla yıkanma günlerinden birini hatırladım. Kadıköy'de yaşadığım zamanlardı. Pek küçüktüm. Belki ilkokul 3 ya da 4. Bir cumartesi günü ilk kez sıcaklayarak uyanmıştım. Tepemden aşağı nasıl bir gün ışığı boşandığını anlatamam. Pencerelerden içeri hücum etmiş saf yaz başlangıcı. Kuş cıvıltıları. Erken uyanıp kendini sokaklara atmış çocukların patırtıları... Belki de uzun süren yağmurlardan sonra havanın ilk kez düzeldiği bir gündü. İçim içime sığmıyordu çünkü yaz gelmişti ve ben de anneme yalvar yakar aldırdığım bulutlar ve gökkuşaklarıyla dolu muhteşem nevresim takımımda ilk kez uyanıyordum. O takımı bugün hala kullanırım. Uyanıp yatağın altındaki göze sakladığım eti petibör bisküvi paketini kontrol etmiştim. Yerinde duruyordu ve bu çok neşe vericiydi. Nevresim takımı ve gün ışığı da öyle. Kalkıp paldır küldür salona koşturunca bir baktım ki masanın üzerinde koca bir tepsi. İçi tepeleme çikolata dolu. Çikolataların hepsi 80'ler tarzında çiçek şekilli. Mutluluğum katlandı mı beşe. Hangi çocuk çikolataya tapmaz ki? Mutluluktan bütün evde fink attığımı anımsıyorum. Gün ışığı, gökkuşaklı nevresim, bisküvi, çikolata: Çocukluğun Mükemmel Günü.
28 Şubat 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder