Bafta 2010 ödül töreninin kırmızı halı seramonisine denk geldim bu akşam tv'de. Yapacak daha iyi bir şey yoktu, ben de izlemeye başladım. Herşeyi tersinden yapan bir bünye olmanın getirdiği anomali, töreni izlerken de kendisini gösterdi tabi. Çünkü kırmızı halı üzerinde salına salına yürüyen ünlü isimleri değil, selebritileri görmeye gelen isimsiz izleyici topluluğunu ve onların tepkilerini izledim. Sevdikleri bir yıldız meydana çıkınca yüzlerinde beliren huşu dolu hayranlığı, imzasını kapabildikleri ya da elini sıkabildikleri ünlünün arkasından bakarken kısacık bir an için yaşadıkları muhteşem deneyimin şaşkınlığı okunan yarı şoktaki yüzlerini inceledim. Özellikle Alacakaranlık'ta vampiri oynayan velet ortaya çıktığında kalabalıkta yaşanan çılgınca dalgalanma akıl alır gibi değildi. Can hıraş çığlıklar, göz yaşları, tapınım... Bu insanları motive eden şeyin ne olduğu üzerine belki bir milyonuncu kez fikir yürütmeye çalıştım.
Gerçek şuydu ki sevgili blog, bir zamanlar benim de girmem gerekmişti bu akıl durduran dünyaya. Yazmayı planladığım bir yazıyı gerçek hayattan alınmış temeller üzerine oturtabilmek için rastgele bir ünlü isim seçmiş ve hakkında birşeyler okumak için arama motorlarına ziyaretler düzenlemeye başlamıştım. İşte ilk kez o zaman tanıştım celebrity fanatizmiyle.
Bu insanlar herhangi bir ünlü kişiye (çoğunlukla a listesinden aktörler-aktrisler yahut müzik ikonları) gönül veriyor ve kalan hayatlarını onu en iyi tanıyan-anlayan insan olduklarına inanarak geçiriyorlardı. İşi fanatizm noktasına taşıyan şey de o ünlünün bütün özel bilgilerinin yine aynı hayran grubu tarafından görücüye çıkarılmasıydı. Ev adresinizin, evinizin ve hatta evinize giren çıkan arabaların fotoğraflarının çarşaf çarşaf paylaşıldığını düşünün. Ya da google earth'te yayınlanan ev koordinatlarınız olduğunu... Yetmediğini, evinize giden yolları detaylı bilgi vererek video kayda alıp bunu da youtube'da yayınlayan bir kısım hayranınız bulunduğunu. Akıl almaz bir sevgi duyma biçimi... fanatizmlerin en çapraşığı...
Okudukça ben hasta hissetmiştim kendimi bu insanlar yerine. Taptıkları adamların-kadınların adreslerini açık ederken, bu sevdiklerini iddia ettikleri yıldızların üstlerine potansiyel manyakları saldıklarının da farkındalar mıydı acaba? John Lennon'ın ya da Jodie Foster'in başına gelenleri nasıl da unutmuşlardı?
Madem o kadar A listesi laga lugası yaptım, bari BAFTA'dan aldığım bir iki mini notu iliştirmeden sonlandırmayayım bu yazıyı.
- Yareppim sen aklımı koru Mickey Rourke anjin-san saçı yapmış!
- Kathryn Bigelow törenin başlamasına birkaç dakika kaldığı halde ortalıkta görünmedi. Oysa en iyi yönetmen dalında adaylığı varmış. Terbiyesiz!
- Colin Firth’ün gördüğüm en soğuk ve sevimsiz gevur starı olduğunu belirtmek isterim.
- Ünlü kadınların kameralara gülümserken dudaklarını öpecekmiş gibi ileri uzatması sorununa birileri çare bulmalı. Palyaço gibi görünüyorlar.
- James Cameron'ın eşi, Robin Wright Penn'in 20 yıl yaşlanmış hali. Vallahi de billahi de!
21 Şubat 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder