Lanetlenmiş bünyenin cennette ne işi olduğu açmazı yetmediği için bu huzursuz ruhuma, daha da deli saçması bir formül eklemem gerekiyor şimdi başlığıma:
Yazma Yeteneği = Lanetlenmişlerin Cenneti = Yazma Yeteneği
Önce formülümü yuhalayıp, sonra acilen bu sayfayı kapatabilir ya da bir miktar sabredip taşın altından ne manyaklık çıkacağına bir göz atabilirsiniz bu satırdan itibaren.
Giden arkadaşlar pencereyi sıkı kapatın, soğuk giriyor. Kalan arkadaşlar, özellikle yazmak eylemi ile arası iyi olanlardansanız bahçeden taş filan toplayın, yazının sonunda beni taşlamak isteyebilirsiniz. "Hiç işim olmaz benim şiddetle, sabrım da peygamberlerinkine denktir" diyen arkadaşlarımız da oturup bir soluklanabilirler, herbiri bendendir, çay-kahve de müsseseden.
Yazma yeteneği insanı nasıl lanetleyebilir sorusuyla başlayalım işe. İlk günlüğün tutulmaya başlandığı gün, ya da ilk aşk şiiirinin kafasının gözünün yarılmaya başlandığı an ele alınan kalemi güdüleyen neden nedir? Cevap geliyor: Anlaşılamamış olma kaygısı. Daha da ileri gidelim bu açıklamada. Anlatamamaktan kaynaklanan anlaşılamama durumu. Hazırlayın taşları arkadaşlar ilk bomba geliyor... Ne kadar az kişi varsa çevrede o kadar çok yazmalara sığınılır. Çevresi kalabalık olan tipler oturup da duygusunu düşüncesini satırlara aktarmaya ihtiyaç duymaz, vakti yoktur kaleme kağıda. Yalnız insan ne yapar peki? Çevrede aklındakileri anlatabileceği insan olmamasından biraz da yazmalara sığınır, asosyal hayatını yazılarla doldurur şenlendirir. Sonra ne olur? Yazma yeteneği onu daha da yalnızlaştırır. Böylece lanetlenmiş olur insan, tanrı vergisi bir yeteneğin yardım ve yataklığıyla...
Yalnızlığa yalnızlık katan bu yetenek, olumsuzla-olumlu arasında denge yakalama amacıyla olacak, cenneti sunar özür mukabilinden insana. Yazılarda yaratılan her cümle bu cennetin altın çeşmeleri, şerbet nehirleridir bir nevi. Yazarken huzura eren çoktur. Ama yalnızlıkla lanetlenerek öderler bu cennetin bedelini kanımca.
0 yorum:
Yorum Gönder