18 Nisan 2010 Pazar

Arkadaşlar, Ayrılıklar


Bir zamanlar yakın olduğum iş arkadaşlarımın kendilerini HÜ'den kurtardıktan sonra Türkiye'nin dört bir yanına dağıldığını farkettim bugün. Hatta bazılarının sessiz sedasız evlenip barklandıklarını... Aynı iş yerinde çalışıp, benzer zulümlere uğrarken, aynı hocalara küfredip, geçmiş gönül acılarımızı paylaşırken, normal insanlar gibi yaz tatillerimiz olmadığı için ağlaşıp, tuzbuz olmuş ruhlarımızı iyileştirme umudu ile birlikte sosyalleşmeye çalışırken geliştirdiğimiz kötü zaman dostluğunun ne büyük hızla unutulduğunu farkettim. Hüzünlendim.

Yaşadığımız iş eziyeti normal limitlerin öylesine dışına taşmıştı ki, ağzına kadar mutsuzluk dolu, çekilmez insanlara dönüşmüştük. Yaprak dökümü bir anda başladı bu yüzden. İstifalar ve ilişik kesmeler çığ gibi ani geldi. O berbat iş yerine dair her şeyi geride bırakmayı kafaya koyarak çıkıp gittik silbaştan yaratacağımız hayatlarımıza. Birbirimizi de geride bırakma kararı aldık. Sanki sessiz bir anlaşma yapılmış gibi, gidenler geride kalanları bir daha hiç aramadı. Geride kalanlar da gidenleri... Birarada geçirilen günlerin anısı öylesine şiddet doluydu ki, yeniden görüşürsek psikolojik olarak o günlere dönmekten korkmuştuk.

Ö ilk gidendi, A ikinci ve U üçüncü. Ben sonuncuydum, en çok dayanan ve en büyük zararı gören... Eski dostlar çıkıp gidince, anıları kaldı geriye o korkunç iş yerinde. Yaşadığım stres yetmezmiş gibi, bir de eski dost hüznü ile mücadele ettim.

Gidenler demişti ki, "iyileşmek en az bir yılı alıyor". "Kabuslardan kurtulmak ve artık özgür olduğunu anlayabilmek için en az bir yıla ihtiyacın var".

Haklıydılar. Aradan 5.5 ay geçti; kabuslar ancak bitmeye yüz tuttular. Ve ilk kez özlemeye başladım eski iş dostlarımı. Bambaşka şehirlere dağılıp, yeniden biçimlendirdikleri hayatlarının fotoğraflarına baktım bugün. Sonra eski günleri düşündüm, henüz biraradayken paylaştıklarımızı. Küçük bir hüzün kavanozuna dönüştüm...

0 yorum:

Yorum Gönder