Cumartesi gecelerini dışarıda geçirmenin bedeli hep Pazar sabahlarından çıkar. Patırtılı bir mekandan yarı sağır olmuş bir halde dönülür eve gecenin bir vakti. Yüksek volümlü müzik adrenalin patlaması yaptığı için bünyede, uyku tutmaz. Kanal kanal dolaşılır, çocukluğun korkunç korku filmlerinden biri (en azından o korku hissi) aranır. Bulunamaz tabi! Korku kültürünün gelişimine izin vermeyen kanalların patronlarına saydırılır. Yatıp zıbarma şıkkını kullanmak kalır geriye. Kaçta yatılırsa yatılsın Pazar sabahının kör vaktinde uyanılacağı bilinerek klasik hocker uyuma pozisyonu alınır, bir de derin iç geçirilir. İç geçirme kısmının anlamı yoktur. Uyku öncesi geleneksel bir harekettir sadece. Ertesi gün pazardır ya, ruhta doğmaya başlayan sevimsiz bir duygunun ilk emareleriyle uykuya dalınır. Malum, Pazar sevilmeyen gündür.
Yalnız bugünün pazar'ı sevilmek isteyen yönünü gösterdi. Ilık güneş ışınları düştü odanın içine. Derece belki 20, belki 21. Ne büyük lütuf Aralık öncesi. Dışarıda geçirilecek bir başka günün planlarını yapmak lazım şimdi....
28 Kasım 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder