11 Haziran 2010 Cuma

İçimdeki Malkoçoğlu


Bugünkü yazıma "Hieyyytttt Eytere Beee!!!" narasıyla başlamak isterim.

Neden? Çünkü bu namussuz havalar genetiğimin saklı kalmış bir köşesinde ikamet eden Malkoçoğlu ruhunu uyandırdı! Hergün karanlık, hergün sulu zırtlak, hergün kara bulut, hergün soğuk ulen! Bu nasıl Haziran? Bu nasıl yaz ayı? Kasımla Haziran yer değiştirdi de bana mı duyurulmadı? Zuzaylılar tepemize parkedip üzerimize işemeye başladı da NASA mı söylemiyor? Etek elbise yerine palto-yağmurluk giymemizi isteyen modacılar birleşip de tirend kumpası mı kurdu? Nooluyor huleynnn?

Bu noktada havayı, bulutları, yağmuru ve soğuğu kişileştirmek, içimdeki Malkoçoğlu'nu da üstlerine salmak istiyorum. Malkoçoğlu ne yapacak? Önce soğuk-sert ve ezici "Aha şimdi çıranızı yaktım" bakışıyla bir göz gezdirecek bu nalet hava durumuna. Düşmanını şööle bir tarttıktan sonra da allah ne verdiyse kafa göz girişecek. Programında icra edeceği hareketler de şu şekilde gelişecek:

"Hieeyyyttt" narası eşliğinde bacakları açarak yapılan uçan tekme hareketiyle kara bulutların dağıtılması, "Dubuahhhh" efektli demir yumrukla yağmurun savuşturulması, "Akiiiiiyaaaaa" çığlığı eşliğinde soğuğun gözüne parmak sokulması.

Evet, sabahınan körünen bütün hayalim bu. Sabredip de bu garabet yazıyı okuyan mağdur okuyucuya da buradan bir iyi niyet dileğinde bulunmak isterim:

İçinizdeki Malkoçoğlu Daim Olsun...