Şanslı bir çocuktum ben. Çünkü yakın bir akrabamız çalıştığı yayınevinden kucak dolusu çizgi roman getirirdi Rut'la ikimize. Rut'un aksine, üstün birşekilde gerizekalı bir çocuk olmam sebebiyle (evet Rut üstün bir şekilde üstün zekalı olanımızdı) okumayı bir türlü sökememiştim. Haliyle caaanım çizgi romanların resimlerine bakıp o pek değerli baloncukların içinde ne anlatıldığını hayal ederek geçirirdim bütün zamanımı. Yine de nefis bir ilişki vardı o çizgi hikayelerle aramızda. Okumayı söktükten sonra da (bu haltı öylesine geç bir zamanda gerçekleştirmiştim ki, gerizekalı olduğuma kanaat getirip benden umudunu kesen ilkokul örtmenim "okuyorum ben" diye yanına gidince "hadi ordan" bezginliğinde bir bakış fırlatmıştı bana!) devam ettim çizgi romanlarla temaşa etmeye.
Misal, Süpermen'e aşıktım. Ama bir türlü çözemiyordum televizyondan tanıdığım sarışın Süpermen'le, çizgi romanda dikizlediğim siyah-beyaz, esmer küseli Süpermen arasındaki tipsel farklılığı. Bilmiyorduk Amerika'daki çizgi roman sevdasının sadece binde sıfır nokta birine şahit olduğumuzu. Süpermen filmi yapıldı diye çizgi romanı icad edildi sanıyorduk... Nerdeeen nereye! Bugün 30'lu yaşlarını süren bir kazulet olarak halen çizgi roman sevdamı besleyip büyütüyorum. Hem Amerika'da yaşamam da gerekmiyor istediğim serileri takip edebilmem için. Kıçı kırık ingilizcem az çok yetiyor baloncuklardan hikayeyi takip etmeme (kader işte anacım, Türkçe okumayı söktük de ne oldu? a-ha şimdi de İngilizce'yi bilmeyenin ağzına kürekle vuruyorlar!). Menümde Angel After the Fall serisi ve yan hikayeleri var bir süredir. Sonra hoop Buffyverse'ü NTV yayınlarının ağır kıçını beklemeden hatmedeceğim. Sonra belki eski aşkıma döner, Süpermen dünyasına bir dalar bir daha da çıkamam. Kimbilir?
Buradan bütün çizgi roman tutkunlarına selam ederim.
0 yorum:
Yorum Gönder