Bir kısım medyaya göre Şehr-i İstanbul'un alamet-i farikası Boğaz Köprüsü'dür. Bir başka kısım medyaya göre Marmara Boğazı, bir diğerine göre Beyoğlu, öbürüne göre Sultanahmet... Bu böyle uzar gider... Fakat şu garip earinna kişisine sorulursa bu soru, bir an bile beklemeden "şeffaf şemsiyeler" cevabını yapıştırıverir.
Bu tanımlamayı İstanbul'a yakıştırışımın nedenine gelirsek, tarihi kentin sokaklarını arşınladığım zamanlarda, bilhassa yağmurlu günlerde yerlere fırlatılmış şeffaf şemsiyeler farketmemle başlamıştır hikayem. Karşılaştığım dağılmış şeffaf şemsiye sayısı arttıkça merak hissim törpülenmiş, nihayetinde bir Beyoğlu gezintisinde bunların tanesinin 5 TL'ye satılan Çin malı ürünler olduğunu keşfedişimle birlikte jeton düşmüştür. Evet efendim, İstanbullu'nun ucuz diye 5 TL'ye alıp, aynı gün içinde rüzgar ve yağmurdan kırılınca açık çöplük olarak addettikleri kaldırımlara fırlatıverdikleri bu şeffaf şemsiyeler, İstanbul'un gözümdeki en birinci alamet-i farikasıdır.
0 yorum:
Yorum Gönder