Son birkaç gündür Jack London'la haşır neşir bir hayat sürdüğümü belirtmiştim. London'ın internetteki fotoğraflarına bakarken yüzü bana birini çağrıştırdı. Düşünme-taşınma ve kaşınma üçlemesini tamamladıktan sonra "Tabi yaaa!" narası atarak aydınlandım. "Jack" dedim, "Aynı Jack'e benziyor!"
Evet sevgili blog, okuyanın cinnet geçirip bu blog'u terketmesine neden olacak kadar manasız görünen bir cümleye daha imzamı çaktığımın gayet farkındayım. Fakat mesele öyle göründüğü kadar earinnasal manyaklık içermiyor. Çünkü Jack London basbayağı Jack Kerouac'a benziyor. Ya da kronojik anlamda tersten alalım önermeyi. Jack Kerouac basbayağı Jack London'a benziyor! Akademik çevrelerde Amerikan edebiyatına dair araştımalar yapan bir hoca okusa bu benzeştirmeyi, anında kalp krizi geçirip ölüverir.
Evet sevgili blog, okuyanın cinnet geçirip bu blog'u terketmesine neden olacak kadar manasız görünen bir cümleye daha imzamı çaktığımın gayet farkındayım. Fakat mesele öyle göründüğü kadar earinnasal manyaklık içermiyor. Çünkü Jack London basbayağı Jack Kerouac'a benziyor. Ya da kronojik anlamda tersten alalım önermeyi. Jack Kerouac basbayağı Jack London'a benziyor! Akademik çevrelerde Amerikan edebiyatına dair araştımalar yapan bir hoca okusa bu benzeştirmeyi, anında kalp krizi geçirip ölüverir.
Yine de... Birbirine alabildiğine zıt görünen bu iki Amerikalı yazar bir şekilde benzer geldiler gözüme. Hem fiziksel görüntüleri ile hem de hayatlarının bir dönemindeki denizcilik deneyimleriyle benziyorlar işte birbirlerine! Sosyalist bir yazarla beatnik bir yazarı böyle de bir araya getirdim ya... Ben bile yuh diyorum şu an kendime.
0 yorum:
Yorum Gönder