Düşündüm de, şu blogda car car elin kitabını anlatıp başarısından dem vuruyorum; ama kendi yapıtıma bir selam duruşu çakıp, iki gönlünü almıyorum. Elalem 'kitap çıkarıyorum a dostlar' diye ter ter tepinirken kendi blogunda, ben hepi topu son kısmını yazmaya elim varmıyor diye kendi romanımı yok sayıyorum. Kitap hakkında vır vır yazıp çizip 'böyle de entellektüel bir kişiyim, hem yazarım hem çizerim, başka da bir halta yaramam' temalı fırtınalar koparmak dururken, bilgisayarımın tozlu masaüstü simgeleri arasında mini mini sırıtan book dosyasını olduğu yerde unutmayı tercih ediyorum.
Hep maymun iştahlılığım yüzünden oluyor bunlar. Çocukken de böyleydim ben. Birden birşeye kafayı takar, bütün enerjimi onu yapıp etmeye harcardım. E öyle hoyrat harcanan enerji durur mu durduğu yerde? Zırt diye kapanıverirdi enerji hatları. Ben de hoop, ilgimi kesiverirdim uğruna onca çaba sarfettiğim halt her ne ise. Kitapta da böyle oldu bu. Ömrümün enerjisini yedi yahu keratanın yazılıp biten 333 sayfası (sayfa sayısı hakkında valla geyik yapmıyorum; yazılan kısım o kadar cidden). Pek de iyi gidiyordu aslında. Final bölümü bile yazılmıştı tarafımdan, hem de taa en baştan. Zurnanın deliğinin tıkandığı nokta kitabın sonu oldu. Mutlu son vs. mutsuz son savaşı başlayınca ilham hücrelerimde (ilham hücresi nedir ben de anlayamadım yalnız, belki gri beyin hücreleriyle bir alakası vardır) tozlanmaya bıraktım romanı durduğu yerde. İyi halt ettim! Maymunluk işte. Elalem "yazarım" diyor, ben "maymunum" diyorum o gün bu gündür.
Hep o kahrolasıca endişeler yüzünden! Bir kitap mutlu sonla biterse klişe diye cart curt ediliyor eleştirmenler tarafından, mutsuz sonla biterse de okuyucu kıl olup gönül koyuyor. Arada bırakıp romanın sonunu, ne öyle ne böyle gibisinden sonlandırmak da maymungillerden bir yazar olarak benim içime sinmiyor. Ne edeyim nerelere gideyim sayın okuyucu? Sorarım size?
10 Ağustos 2010 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder