Absürdlük çoğunlukla göbekbağıyla montelidir bizim ailenin hayatına. Nereye gitsek, ne halt yesek, illa bir absürd durum bulur, çıkarır, içine düşer ve hatta içinde debeleniriz. Gelenektir bir nevi hayatımızda. Rut'la birkaç günlük huzur aramaya gittiğimiz tesiste "artiz olma" hayallerine kapılınca, absürdlüklerden absürdlük beğenme konusunda eski geleneğe dönüş yaptık.
Herşey bir grup şüpheli tipin organize bir çekim platosuna doluşup "Se se se" "De ne me" zırıltıları eşliğinde kulaklarımızı taciz etmesiyle başladı. Bizim radarlar aaanııında alarm moduna geçti tabi. Gözlerimizi pörtleterek "Neler oluyor? Bu adamlar kim? Çalgıcılar yakışıklı mı? Kamera da olacak mı? Zeki Müren de bizi görecek mi?" sorularını yönelttik Rut'la birbirimize. Sinsi sinsi, çalıların arasına sinip gözetledik neler olduğunu çekim platosunda. Ekibin akşam yapılacak canlı yayın için prova yaptığını öğrendik.
Herşey bir grup şüpheli tipin organize bir çekim platosuna doluşup "Se se se" "De ne me" zırıltıları eşliğinde kulaklarımızı taciz etmesiyle başladı. Bizim radarlar aaanııında alarm moduna geçti tabi. Gözlerimizi pörtleterek "Neler oluyor? Bu adamlar kim? Çalgıcılar yakışıklı mı? Kamera da olacak mı? Zeki Müren de bizi görecek mi?" sorularını yönelttik Rut'la birbirimize. Sinsi sinsi, çalıların arasına sinip gözetledik neler olduğunu çekim platosunda. Ekibin akşam yapılacak canlı yayın için prova yaptığını öğrendik.
"Artiz olmak için bundan daha iyi fırsat mı olur ayol?" diyerek akşamı dar ettik elbette. Bu talihsiz seçimin sonucunda, kendimizi arka arkaya yerleştirilmiş plastik sandalyelere tünemiş bir avuç tatilci grubunun içinde canlı yayına bağlanırken bulduk. Sunucunun Türkmen olduğunu, program konuklarının da yalnızca Türki cumhuriyetlerden geldiğini keşfetmemiz ve anlamadığımız bir dilde konuşulmaya başlanınca daralmamız sadece birkaç dakikamızı aldı. Ama kaçacak deliğimiz yoktu! Canlı yayın başlamış, kameralar zaten bir avuç olan izleyici topluluğunu yandan çarktan deşifre etmeye başlamış, biz iki uyuz da kamera çekerken kalkıp gitmek olmaz diye yerimize çakılıvermiştik.
Absürlük diyerek başlamıştık diyil mi bu garabet yazıya? Evet, içine düştüğümüz absürd evrende, bir asistan bize habire alkış efekti yaptırmaya çalışıp kaşlarını çatarken, Kırgız bir kızcağız sadece "tabanvay" dediği kısmı anlamlandırabilip gülme krizi geçirdiğimiz çocuk şarkısına benzer birşeyler söylüyor, tatil yerinin kadrolu kaz ve ördek grubu yüksek müzikten aldıkları gazdan olacak sahnenin hemen kenarında vaklaya gaklaya birbirini kovalıyor ve ben de Rut'a bu işkencenin bitmesi için kendimi çırıl çıplak sahneye atacağımı iddia ediyordum. Sunucunun ani bir dellenmeyle aramıza inip içimizden rastgele seçtiği kurbanlara duygu ve düşüncelerini sorduğu bölümde, sözlü yapan öğretmeninin dikkatini çekmemek için sandalyesinde küçüldükçe küçülen tiplere dönüşmemiz de son cilayı attı canlı yayın rezaletimize. Bizden artiz martiz olmayacağını ossaat anlayıp yayının bittiği salise içinde kendimizi can havliyle çekim platosunun dışına attık. Şimdi o geceden geriye kalan en yegane anı kazlar benim için. Kazlar ve başlamadan biten artizlik kariyerim...
0 yorum:
Yorum Gönder