28 Şubat 2011 Pazartesi
Yedi Farkı Bulunuz
Bir Oscar silsilesi daha geride kaldı. Ve herzamanki gibi hayat kıyası yaptım kendimle dün gece ödül alanlar arasında. Misal Natalie sadece 30'unda bütün dünyanın taktirini kazandı. Ben ne yaptım? Sadece 33'ümde bütün virüslerin-mikropların taktirini kazandım. Aramızdaki fark ne peki? Ona Oscar heykelciği hediye edildi; bana ise burnumu silmem için bir rulo tuvalet kağıdı. Nedir peki bundan çıkan sonuç? İkimiz de kendi çapında müthiş insanlarız. Budur!
27 Şubat 2011 Pazar
Fatoş Oyuncakları (1971-2001)
1947'de Ankara'da doğdu ve 1971 yılından 2001 Ekim'ine kadar çocuk olmuş bütün herkesin kalbine dokunan oyuncak dostların yaratıcısı oldu. Çocukluklarımıza neşe, renk ve hayal gücü katan o kadın Fatoş oyuncaklarını yaratan Fatoş İnhan'dı.
Hikayesi, evde oturarak sıkıntıdan patladığı bir dönemde, 1971'de, oğluna birinci yaş gününde armağan edilen oyuncak kedi ile başladı. Çünkü hediye kediyi gören çocuk müthiş korkmuş ve hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. O dönemin Türkiye'sinde piyasada az sayıda, basit oyuncak vardı. Kim bilir neye benziyordu kedi ki, çocuğun yüzünü güldürmek yerine ödünü patlatmıştı? İşte o an, daha sonra hepimizin çocukluğunu etkileyecek olan fikir gelmişti Fatoş İnhan'ın aklına. Yüzü gülen, çocukların sevgiyle kucaklayabilecekleri yumuşacık oyuncaklar yapacaktı.
Kanada'dan gelen oyuncak ayı patronlarıyla başladı işe. Eşinin kiraladığı ofise önce annesinin dikiş makinalarını taşıdı, sonra patronları, pamukları ve kumaşları... İlk ürettiği oyuncak "Tonton" oldu. Kavuniçi renkli, minnacık, yumuşacık bir ayı. Dikiş makinasında şekillenmiş, kafası, kolu, bacağı ve nihayet suratı bir araya getirilmişti. Tonton, Fatoş oyuncaklarının ilk sermayesi oldu. Oyuncak ayıları her biri birbirinden güzel kediler, köpekler, filler, eşekler, tavşanlar ve bebekler takip etti.
Sonrası çorap söküğü gibi geldi. El ürünü oyuncakları o kadar özdeşleşti ki Fatoş Hanım'ın kendisiyle, eşinin önerisiyle oyuncaklara "Fatoş" ismi verildi. Bu durum Fatoş Hanım için gurur verici olduğu kadar, ileride taşınması zor bir sorumluluk haline gelecekti.
1987’de Fatoş Oyuncak ilk mağazalarını açmaya başladı. 1990’lı yıllarda en aranılan oyuncak markası oldu. 40 metrekarelik bir atölyede başlayan hikaye 6 bin metrekarede üretime geçen dev bir markaya dönüştü: "Fatoş Oyuncakları". Ve Fatoş'un her bir oyuncağı çok aranan birer ürüne dönüştü.
Fatoş İnhan, oyuncak sektöründe marka haline gelmesinin ardından dünyaca ünlü Barbie bebeklerin Türkiye için üretim lisansını da aldı. İlk Türk Barbie'si olarak tanıdığımız Lady bebeği son derece başarılı biçimde üretti. Bütün bu zaman dilimi içinde Fatoş İnhan'ın yaratıcılığı ve oyuncak sevgisi sayesinde Türk oyuncakçılığının altın dönemi yaşandı (Pilsan'ın da bu altın çağın en önemli mimarlarından biri olduğunu atlamamak lazım).
Fatoş İnhan, oyuncak sektöründe marka haline gelmesinin ardından dünyaca ünlü Barbie bebeklerin Türkiye için üretim lisansını da aldı. İlk Türk Barbie'si olarak tanıdığımız Lady bebeği son derece başarılı biçimde üretti. Bütün bu zaman dilimi içinde Fatoş İnhan'ın yaratıcılığı ve oyuncak sevgisi sayesinde Türk oyuncakçılığının altın dönemi yaşandı (Pilsan'ın da bu altın çağın en önemli mimarlarından biri olduğunu atlamamak lazım).
Ne acıdır ki hikayenin sonu 2001 başlarında dünyanın 40 girişimci kadınından biri seçilen Fatoş İnhan'ın müthiş başarısının henüz ödüllendirilişinin ardından geldi. Yine aynı yılda, 2001 Ekim'inde Fatoş oyuncaklarının imalatına son verildi. Peki sebebi neydi 30 yıllık bir efsanenin, oyuncakçılık adına yüz akımızın ortadan kalkışının? Çin'den yapılan kontrolsüz oyuncak ithalatının iç pazarı daraltışıydı elbette! Kötü malzemeden yapılmış karaktersiz ama ucuz oyuncaklar çığ halinde sınır kapılarına dayandı ve yerli oyuncak firmalarının belini büktü. Otuz yıldır ürettiği Fatoş bebekleriyle marka haline gelen Fatoş Oyuncakları’nın da aralarında bulunduğu 300 oyuncak üreticisi imalata son verdi ya da yok oldu. Yıllık ticaret hacmi yaklaşık 50 milyon doları bulan Türkiye’deki oyuncak imalatı sektörü, yaşanan krizlerin ardından bitme noktasına geldi. Çok az firma çıkabildi bu felaketin içinden. Yazık ki o isimlerin arasında Fatoş Oyuncakları yoktu. Fatoş, oyuncak imalatından elini eteğini çekti ve kurumsal şirketlere promosyon ürün tasarımları yaparak yoluna devam etmek zorunda kaldı (Yumoş desem hemen hatırlayacaksınız).
Sormak lazım şimdiki çocuklara. G.I. Joe'lar ve Barbie'ler dışında yüreklerinde yer ayırabildikleri tek bir oyuncağımız var mı 2000'li yıllarda? Oysa geçtiğimiz 30 yılın herhangi bir diliminde büyümüş bütün yetişkin kadın-çocukların Fatoş dendiğinde gözlerinin içi güler hala. Ve bütün yetişkin erkek-çocuklar, Pilsan mini mekanik dendiğinde yerinde duramaz hala. Ne mutlu bize ve aynı zamanda ne acı...
Eğer bir gün bu yazıyı göz ucuyla olsun okursa Sayın İnhan, Kendisine yürekten teşekkürlerimi iletmek isterim. Onun yaşam verdiği oyuncaklar sayesinde gelişen hayal gücüm hiçbir zaman yarı yolda bırakmadı beni. Ve hala saklamakta olduğum Fatoş bebeklere baktığımda, daima sevgi ve saygıyla anacağım ismini. Yürekten minnetlerimi sunarım...
İlgilenenler İçin:
"Denizci Fatoş Bebek":
http://earinna.blogspot.com/2011/04/denizci-fatos-bebek.html
"Gelin Fatoş Bebek":
http://earinna.blogspot.com.tr/2014/03/fatos-oyuncak-gelin-bebek.html
"Fatoş Bez Bebek":
http://earinna.blogspot.com.tr/2018/05/fatos-marka-bez-bebek-7080ler.html
"Fatoş Pembe Panter":
http://earinna.blogspot.com.tr/2013/05/fatos-marka-pembe-panter.html
"Fatoş Marka Lady Model Bebek"
http://earinna.blogspot.com.tr/2013/01/fatos-marka-model-bebek.html
"Fatoş Marka Lady Bebek (1987)"
http://earinna.blogspot.com.tr/2018/01/fatos-marka-lady-bebek-1987.html
"Denizci Fatoş Bebek":
http://earinna.blogspot.com/2011/04/denizci-fatos-bebek.html
"Gelin Fatoş Bebek":
http://earinna.blogspot.com.tr/2014/03/fatos-oyuncak-gelin-bebek.html
"Fatoş Bez Bebek":
http://earinna.blogspot.com.tr/2018/05/fatos-marka-bez-bebek-7080ler.html
"Fatoş Pembe Panter":
http://earinna.blogspot.com.tr/2013/05/fatos-marka-pembe-panter.html
"Fatoş Marka Lady Model Bebek"
http://earinna.blogspot.com.tr/2013/01/fatos-marka-model-bebek.html
"Fatoş Marka Lady Bebek (1987)"
http://earinna.blogspot.com.tr/2018/01/fatos-marka-lady-bebek-1987.html
26 Şubat 2011 Cumartesi
Sinatra & Monroe
Viral Festival
En çok hapşırıp, fırt fırt burnumu çektiğim nezle zamanlarında hissediyorum çocuk gibi. Bu veletin de yaptığı gibi koala tekniğiyle bir noktaya yapışıp nezleye saydırmak, giydirmek, küskün küskün bakıp, dondurma için gözyaşı dökmek istiyorum. Evet sevgili blog. Benim virüsler kış festivaline başladı. Ölmemenin kural sürünmenin farz olduğu bu içler acısı halde en büyük korkum mikroplarımın partiye diğer arkadaşlarını da davet etmesi. Misal kuş gribigiller, misal domuz gribi emmiler, misal keçi gribi kuzenler, misal kızamıkgiller...
24 Şubat 2011 Perşembe
Vallahi Sumru!
Yul and I
İnsan?
Hergün bir kez daha sınıfta kalıyor insanlık. Ve buna şahitlik etme görevini idame ettirirken soruyorum kendime: Neden, neden "insan olamayanları" aramızda barındırmak zorunda kalıyoruz? Biliyorum. Karmaşık ölçütleri var insanı insan olarak tanımlamaya yarayan özelliklerin. Mesela vicdan, mesela vefa, mesela dürüstlük, mesela ahlak, mesela alçakgönüllülük. Bunlardan en az ikisine sahip olmayan kaç insan tanıdınız?
Öylesine yılışık bir adam tanıdım ki bunlardan hiçbirine sahip olmaksızın yaşarken, kendisini "insan" olarak tanımlıyordu. Ve aklını kendi kendisiyle bozmuş öylesine bir kadın tanıdım ki allahın istisnasız her günü saatlerce kendisinden dem vururken çevresindeki bir tek insana bir tek cümle kurma hakkı tanımıyordu. Şimdi ben bunlara insan mı demeliyim?
Yetinmeyi bilmek, halden anlamak, düşünceli davranmak, çevresini de en az kendisini düşündüğü kadar düşünmek, özeleştiri yapmayı bilmek... Çevrenizdeki kaç kişide gözlemliyorsunuz bu olmazsa olmaz insani özellikleri?
Neden insanlıktan nasibini alamamış ancak her nasılsa bir gereksiz yaşam formuna dönüşmeyi başarmış böylesi yaratıklarla birarada yaşamak zorundayız? Bu soruyu kendinize hiç sordunuz mu?
22 Şubat 2011 Salı
Pij Kuruluğuna Devam
21 Şubat 2011 Pazartesi
Abidin Rengin Resmini Çizebilir Misin?
Modern Miss Sindy Doll (1984)
Durmak Yokkk! Oyuncaklarla tanışmaya devammm. Yetmez aslında. Gönül çok daha fazlasını paylaşmak istiyor, fekat eldeki malzeme kısıtlı. Bütün birikimleri bir anda yayınlarsam koleksiyoncunun gösterip de vermeme adabına uymaz! Her zaman gizli oyuncak silahlar kalmalı elde. Neyse, gelelim mütemadiyen didaktikleşmeye...
80 başlarında tanıştı Türkiye'nin en azılı evcilik düşkünü kız çocukları Pedigree marka Sindy bebeklerle. Tanışma o tanışma! Memleketin bütün oyuncakçılarının vitrinleri bu markaya ait çeşit çeşit Sindy bebeklerle, Sindy giysileriyle, Sindy mobilyalarıyla, Sindy evleriyle dolup taştı. Siz diyin çıldırdı, ben diyim kudurdu kız çocukları ossaat. Ebeveyn milleti öyle eza görmemiştir Sindy öncesi hayatlarında. Sanırım Sindy de öyle beddua almamıştır satıldığı bir başka ülkede. Haklılardı tabi garibim ebeveynler isyanlarında. El yakıyordu bu markaya ait ne varsa çünkü! Öylesine pahalıydı ki bebekler yahut aksesuarları, ancak zengin veletleri sahip olabiliyordu bu oyuncaklara (pijleeerrrr).
80 başlarında tanıştı Türkiye'nin en azılı evcilik düşkünü kız çocukları Pedigree marka Sindy bebeklerle. Tanışma o tanışma! Memleketin bütün oyuncakçılarının vitrinleri bu markaya ait çeşit çeşit Sindy bebeklerle, Sindy giysileriyle, Sindy mobilyalarıyla, Sindy evleriyle dolup taştı. Siz diyin çıldırdı, ben diyim kudurdu kız çocukları ossaat. Ebeveyn milleti öyle eza görmemiştir Sindy öncesi hayatlarında. Sanırım Sindy de öyle beddua almamıştır satıldığı bir başka ülkede. Haklılardı tabi garibim ebeveynler isyanlarında. El yakıyordu bu markaya ait ne varsa çünkü! Öylesine pahalıydı ki bebekler yahut aksesuarları, ancak zengin veletleri sahip olabiliyordu bu oyuncaklara (pijleeerrrr).
Evciliğe gönül verenler kulübünün en dişli üyeleri, dişten tırnaktan keserek bilmem kaç ay boyunca biriktirdiği harçlıklarını saklamak suretiyle yarım yıl boyunca uğraşıp didinerek başardı bir-iki Pedigree Sindy'si elde etmeyi. İşte o savaşçı ruhlu veletlerden biri de bendim!
Yukarıdaki resim o çabanın ürünüdür. Buyrun, tanışın:
1984 Pedigree üretimi Sindy Modern Miss.
Yukarıdaki resim o çabanın ürünüdür. Buyrun, tanışın:
1984 Pedigree üretimi Sindy Modern Miss.
20 Şubat 2011 Pazar
Küçük Prenses
Çocukluğumuzun çocuk yıldızı lüle saçlı çok bilmiş kerata Shirley Temple'ı anımsayan? Küçük Prenses filminde yetimhanenin penceresinden gökyüzüne bakarak "Tomorrow tomorrow i love you tomorrow" diye söylediği şarkı, nakaratını öğrendiğim ilk İngilizce şarkıdır. Yaş oldu 33, hala çok net anımsarım şarkıyı da ait olduğu sahneyi de. Yukarıdaki fotoğrafı görünce büyüyünce de en az çocukluğundaki kadar güzel kaldığını farkettim kendisinin. Geçmiş zaman olur ki işte...
Etiketler:
Benim Selebritilerim,
Geçmiş Zaman Olur Ki
19 Şubat 2011 Cumartesi
17 Şubat 2011 Perşembe
Uyku Biraz Uyku
16 Şubat 2011 Çarşamba
15 Şubat 2011 Salı
Dean & Taylor & Giant
James Dean ve Elizabeth Taylor, 1955 yılında, Giant'ın setinde dinlenirlerken görülüyorlar bu pek bilinmeyen fotoğrafta. Richard Miller tarafından ölümsüzleştirilen karedeki detaylar müthiş büyülüyor beni. Dean'in gözatmakta olduğu Look dergilerinin kapakları, sehpa üzerinde duran sigara paketi, Taylor'un başını neredeyse çocuk safiyetiyle yasladığı nokta, Dean'in gözlüğü, Taylor'ın terlikleri...
Dean'in elinde tutmakta olduğu derginin kapak kızı bizzat Elizabeth Taylor ve eşlikçileri de oğulları. Dergi ise 28 Haziran 1955 baskısı.
James Dean'in son filmi, son görüntülerinden biri. Ne acı ne büyüleyici.
Etiketler:
Benim Selebritilerim,
Benim Setlerim,
Sinema
"1"
14 Şubat 2011 Pazartesi
Bi Star Wars Vardı Ne Oldu Ona?
13 Şubat 2011 Pazar
Pek Hisli Hediye Önerileri
Sevgililer gününde sevgilinize ne hediye alacağınızı mı şaşırdınız? Girin bir şekerciye, toplayın renk renk olanlardan birkaç tane. Dizin ipe. "Al! Sana kolye yaptım!" repliği eşliğinde verin sevgiliye. Tam bu noktada iki tepki alabilirsiniz kendisinden. Ya "hayvansın Hilmi!" tepkisi ya da "Ne orijinalsin Mertcan!". O eşiği sevgili seçiminiz belirleyecektir tabi.
Sen De Mi Marilyn
11 Şubat 2011 Cuma
Şerefsizim Ben Düşünememiştim
Yaratıcılık kavramıyla doğdum doğalı pek limoni ilişkilerim oldu benim. Neden? Çünkü bana cimrilik edilirken bu yetenekte, elin heriflerine bol bol dağıtılmıştı!
Buyrun işte: Karşınızda Saul Steinberg. Fotoğrafta küçük bir çocuk olan kendi kendisiyle el ele tutuşurken görülmekte. 1978'de akıl etmişler Evelyn Hofer ile ikisi böyle dahiyane bir enstantane yaratmayı. Biz anca oturalım, kafamızı aman burnumuz patlıcan gibi çıkmasın diye hafiften yana yatırmayı falan akıl edelim. Elalem ne fotoğraflar çektirsin!
Buyrun işte: Karşınızda Saul Steinberg. Fotoğrafta küçük bir çocuk olan kendi kendisiyle el ele tutuşurken görülmekte. 1978'de akıl etmişler Evelyn Hofer ile ikisi böyle dahiyane bir enstantane yaratmayı. Biz anca oturalım, kafamızı aman burnumuz patlıcan gibi çıkmasın diye hafiften yana yatırmayı falan akıl edelim. Elalem ne fotoğraflar çektirsin!
10 Şubat 2011 Perşembe
Ruhun Aynası
The Jungle Princess
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)