Vakit: Yaz.
Yer: İstanbul-Ataköy.
Yaş: 12-13.
Mekan: S2-C'deki Evin Balkonu.
Karakterler: Rut (mantığın sesi), Ben (manyak), Öslem (benden bir tık öte manyak), Fadime (hepimizden manyak).
Ben, Rut, Öslem, bir de üst komşunun kızı Fadime (ki yanlış hatırlamıyorsam Fadik derdik kendisine) balkonda toplaşmışız. Teenager'lığa özgü hormonal sapıtma durumları bünyemizi esir almış. Önümüze gelene aşık olduğumuz, onsuz yapamayacağımızı iddia ettiğimiz, çocukça oyunlarla çocuk-adamların gönlüne girmeye çabaladığımız komedi-dram tadında zamanlar...
Minicik balkona dip dibe toplaşmış, hep bir ağızdan ciyak ciyak konuşuyoruz. Herkes kendi takıntı aşkını anlatıp, anlamsız genç kızsal akıllar alıyor. Örneğin biri öbürünün hedefindeki çocuğu ev telefonundan gizli kimlikle arayıp hoşlandığı bir başka kız olup olmadığını öğrenmeyi teklif ediyor!!! E tabi bu çeşit beyin yoksunu bir "beyin fırtınası" yapmanın bedeli de olayların hızla kontrolden çıkması oluyor. Önce ufak ufak başlayan kahkahalar, sonra giderek histerikleşerek gülme krizine dönüşüyor. Her kahkaha patlamasında masadan bir kişi yuvarlanmaya başlıyor.
Yer: İstanbul-Ataköy.
Yaş: 12-13.
Mekan: S2-C'deki Evin Balkonu.
Karakterler: Rut (mantığın sesi), Ben (manyak), Öslem (benden bir tık öte manyak), Fadime (hepimizden manyak).
Ben, Rut, Öslem, bir de üst komşunun kızı Fadime (ki yanlış hatırlamıyorsam Fadik derdik kendisine) balkonda toplaşmışız. Teenager'lığa özgü hormonal sapıtma durumları bünyemizi esir almış. Önümüze gelene aşık olduğumuz, onsuz yapamayacağımızı iddia ettiğimiz, çocukça oyunlarla çocuk-adamların gönlüne girmeye çabaladığımız komedi-dram tadında zamanlar...
Minicik balkona dip dibe toplaşmış, hep bir ağızdan ciyak ciyak konuşuyoruz. Herkes kendi takıntı aşkını anlatıp, anlamsız genç kızsal akıllar alıyor. Örneğin biri öbürünün hedefindeki çocuğu ev telefonundan gizli kimlikle arayıp hoşlandığı bir başka kız olup olmadığını öğrenmeyi teklif ediyor!!! E tabi bu çeşit beyin yoksunu bir "beyin fırtınası" yapmanın bedeli de olayların hızla kontrolden çıkması oluyor. Önce ufak ufak başlayan kahkahalar, sonra giderek histerikleşerek gülme krizine dönüşüyor. Her kahkaha patlamasında masadan bir kişi yuvarlanmaya başlıyor.
Ve tam da o gülme krizlerinden biri esnasında annem un helvası servisi yapma gafletinde bulunuyor. Önce şööyle bir çatallanıyor talihsiz tatlılar; fakat helvaların taş gibi sertleşmiş olduğu anlaşılınca onlarla ne yapılabileceği tartışılmaya başlanıyor. Fadiğe aniden ilham geliyor ve artık yenilmeyeceği netleşmiş olan helvaları balkondan aşağı sallama fikrini üretiyor. Akabininde de bir parça helvayı kaptığı gibi dışarı fırlatıyor. Aynı anda hepimiz ayağa fırlayıp tatlının başına ne geldiğine bakıyoruz. Gördüğümüz ilk manzara park halindeki arabasının kapısını tam açmak üzereyken yukarıdan "lörpppçük" efektiyle düşerek aracının tepesine yapışan un helvası parçasına dehşet içerisinde bakan bir adam oluyor. İkinci gördüğümüz şey de adamın öfkeyle başını yukarı kaldırıp "sizi piç kuruları" efektiyle sövmeye başlaması...
Biz ne yapıyoruz o an? Kendimizi şiddetle yere atıp saklanmaya çalışırken, saksıyı çiçeği deviriyoruz, masaya ve sandalyelere çarparak mutfaktan çıkış yolunu ararken kahkahadan kıvranarak olduğumuz yere büzülüyoruz, birbirine toslayarak yumak haline gelenleri birbirinden ayırmaya çalışıyoruz ve evet biri ortaokullu üçü liseli olmak üzere 4 hatun topluca piç kuruluğu yapıyoruz!
2 yorum:
onu bunu bılmem bu helvalar süper görünüyor, helva kavurtacaksın bana aksam aksam, en ıyısı burdan hemen gıdeyım.
Çok fena kanına girmişim, pişmanım...
Yorum Gönder