30 Ekim 2010 Cumartesi

Huysuz ve Tatlı Kadın!!!


Sevgili Zenginler...


Günün Ruh Hali


Kedi efendinin bakışlarının aynısının an itibariyle bende de olduğunu ifade edebilirim de kedinin hemen arkasındaki hayvanceğiz ile ruh halim arasında paralellik kurmak konusunda kararsızım.

29 Ekim 2010 Cuma

Keanu Reeves




Benim adam enteresan huylara sahiptir. Diğer selebriti arkadaşları gibi çevresini sarmış dağ ayısı cüsseli korumalarla halk arasında arz-ı endam ettiği görülmemiştir. Yalıtmaz kendisini sokaklardan ya da insanlardan. Fır fır yürüyüş yapar, parklardaki banklarda oturup sandviç atıştırır, kaldırımlara çömüp çevresine bakınır, o arada yanına yanaşıp kendisiyle iki çift laf etmek isteyen insanlarla konuşur, onlarla fotoğraf çektirir, elleri ceplerinde caddeleri arşınlar, kitabevlerinde kitapları, movie store'larda dvd'leri karıştırır. Acelesiz adamdır. Dışarıda geçirdiği saatlerin tadını sonuna dek çıkarır. Kimseden kaçmaz, saklanmaz, "starım ben" triplerine pabuç bırakmaz. Adı sanı bilinmeyen bir adamken nasıl yaşıyorduysa aynen öyle devam eder.


Yukarıdaki fotoğraflardaki vaziyetin ne olduğuna gelirsek... Kendisini pek rahat hissettiği sokaklarda çekmiş arabasını bir kenara, huzur-u afiyetle shadowbox egzersizi yapıyor. Her zamanki gibi pek yakışıyor, pek yakışıyor...

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun



BENİM YALNIZ VE GÜZEL CUMHURİYETİM...

28 Ekim 2010 Perşembe

Günün Yaran Karesi


Audrey Profili


Soğuk Günün Sıcak Seçeneği



26 Ekim 2010 Salı

Uçak Geliyor!


25 Ekim 2010 Pazartesi

Travma Oldum, Sinir Geldi


Bu resmi gördüğümde uğradığım travmanın büyüklüğünü bir ben bilirim sevgili blog. Ben çocukluğumun getirdiği pür-i pak ve masumane duygularla o zuzaydan bu yıldıza, o gezegenden bu bilmemney sistemine tehlikeler içerisinde dolaşıp dünyanın barışını ve güvenliğini sağladıklarını zannederken bu Star Trek heriflerinin, onlar ha babam de babam mangal keyfi yapmaktaymış. Utanın len, Atılgan'dan Enterpırayz'dan utanın!!!

Simple Life


Bebek Makinası


Yenik Ama Gururlu Dansçılar


Bir avuç insan bir masanın etrafına oturmuş ha babam içmekte. Saatin kaç olduğu belirsiz. Saatin kaç olduğuna bakma eylemi saatin kaç olduğunun bilinmediği bir saatte bırakılmış. Kaçıncı içkinin içildiği mevzusu da bilinmeyen konular listesine top 5'ten girmiş. Mekan uçmuş, sahnedekiler arka arkaya çalıyor dans parçalarını. Her allahın kulu fırlamış ayağa, daracık alana aldırmadan kıvırtıyor.

Masadaki bir avuç insandan ikisi "ağır abi" ayarında takılarak olduğu yerde karizmatik durmayı tercih ederken, bir avuç insandan diğer ikisi "kapı gıcırtısına oynarım" formatında aralıklı dans pisti baskınları düzenliyor. Masada oturan bir avuç insanın oynak kesimini temsil eden ikiliden biri, ki kendisi okumakta olduğunuz blogun sahibesidir aynı zamanda, 80'lere umutsuz bir dönüş yaşamakta. Dans partnerini ve masadaki ağır abi grubunu provake etmek suretiyle ikibinlerin dans parçalarına muhtelif çap ve ebatta 80'ler disko dans figürlerini katma kararı alıyor. İlk robot dans figürünün fütürsuzca meydana çıkarılışının hemen ardından gülme krizi geçirilmeye başlanıyor. Ancak öncü virüs hızla etkisini göstererek yayılmaya başlıyor. Masadaki diğer oynak figür ve ardından aslında çok oynak olan kişiliğini ağır abi karakteriyle örtbas etmeye çalışan diğer figür katılıyor 80'ler dans hareketine. Robot dansının üzerine, görünmeyen duvarlara ellerle dokunularak icra edilen pandomim hareketleri patlatılıyor. Yetmiyor, grup halinde meksika dalgası ayarında elektrik boogie yapılmaya başlanıyor. Sonra "Neden sahnede yapmıyoruz bunları?" sorusu bir Zihni Sinir procesi uğursuzluğunda düşüveriyor akıllara.

Sonuç felaket oluyor. Sahnede şuursuzca bir sevinç içinde yapılan 80'ler hareketlerinin hemen ardından bir grup insan kapı gıcırtısına oynayan ikiliye yanaşıp mekanın en orijinal dansını yapan insansılar olduklarından bahisle tebriklerini sunuyorlar. İkili dönüp birbirine bakıyor ve evet... Yenik ama gururlu savaşçılar olarak danslarına kaldıkları yerden devam ediyor...

24 Ekim 2010 Pazar

Grace ve Kedi


Rita Eksik Kalmasın


Keanu Reeves


Boncuk Bakma İçim Yakma


Bilen bilir, sadece Ankaralıların dinlediği bir Modern Sabahlar programı vardır radyo odtü'nün. Sabahın köründe geyik namına ne malzeme varsa bolca kullanılan bu programdan bana kalan en büyük hatıra da "Boncuk" şarkısıdır. "Boncuk, boncuk, boncuk, boncuk, boncuk gözleriiinnn" dizeleriyle beni benden almıştır vakti zamanında bu şarkı. İşte fotoğraftaki keratanın gözleriyle karşılaşınca bugün, boncuk şarkısı bu hayvancık için yazılmış olmalı dedim.

Kalan sorularım kediciğin bizzat kendisine sorulmuş olup, birileri tarafından illa ki cevaplandırılacaksa, başka platformlarda değil, bu platformda cevaplandırılmasını reca ederim.

Bu ne gamlı, bu ne acıklı bakıştır Boncuuukkkk?
Nedir hikayen de kendini ıslak kuçu bakışı eşliğinde ağaç dallarına vurdun Boncuuukkk?
Yerim ben seni Boncuuukkkk!!!

23 Ekim 2010 Cumartesi

Hayalimdeki Matrix


Hayalimdeki gelecekte Matrix var.

Evet. Yanımda Neo kod adı altında Keanu ile uyandığım bir cumartesi sabahında, yaptığım ilk şeyin bir elimi Süpermen gibi ileriye doğru uzatıp yumruk yaparak yan odaya doğru koşturmak olduğunu hayal ediyorum kendi Matrix'imde. Realiteye dikkatinizi çekerim yalnız: Uçamıyorum, sadece çakma bir Supergirl edasıyla yan odaya koşuşturuyorum.

Fakat neden? E malum, Neoeanu yanımdayken gözlerimi açmışım güne, manyak mıyım ben de paldır küldür kalkıp güzelim adamı oracıkta bırakıyorum? Tabiki son derece geçerli bir nedenim var. Nedenlerin en mühimi, en geçerlisi hatta! Çünkü yan odada kafanın içine sınırsız veri yükleyen ultra lüks Matrix koltuğu var. Eveeeettt. Niye yardırıyorum koltuğa doğru peki? Yukarıda resmi görülmekte olan tarçınlı ekmeğin yapımını yükleyeceğim çünkü içinde yemekler konusunda saman dışında hiç bir veri bulunmayan beynime!!!

Ne olacak sonra? Dünya üzerindeki bütün yakışıklı erkeklerin midesinden geçen tarçınlı ekmekle süslenmiş kahvaltı yolu mevzuatı uyarınca Keanucuğum da dahil hepsine sahip olacağım!

Ahh hayalimdeki Matrix... Büyüksün.

Audrey Kadar Kadın



Dean Martin ve favorilerimden Audrey Hepburn, Sabrina'nın setinde sarmaş dolaş vaziyette görülmekte. Yıl 1954. Sabrina'nın senaryosunun bizim millet tarafından "Bir İstanbul Masalı" adı altında rezil rüsva edilip sündürülmediği, erkeklerle kadınların da güven sorunları yaşamadan birbirine içtenlikle sarılabildiği zamanlar... Audrey'nin kahkaha atarken başını arkaya savuruş biçimine dikkat çekerek "biz de kendimizi kadın zannediyoruz" yorumunu patlatıyor ve olay yerinden uzaklaşıyorum.

Deniz Kızı


21 Ekim 2010 Perşembe

In The Beginning...

Kıyıdan Köşeden James Dean

???

Çok garip bir resim bu. Gördüğüm ilk andan beri bir hikayesi olması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle fantastik, akla gelmeyecek derecede tuhaf, dünya üzerinde gezinen bir insan kulu tarafından bile hayali kurulmamış, hatta hayaline bile yaklaşılamamış türden. Bulamadım ben hikayeyi. Belki kendi sanal zekasına sahip olduğunu umduğum blogum bulur (arabamın ıslık çalınca gelmeyi öğreneceğine de kuvvetle inanıyorum ben).

Azıcık Deli


Sevgili blog, az önce haşır huşur patates cipsi tüketir, üzerime düşen kırıntıları toplayıp ağzımın içine tıkar ve bir patates cipsi şirketinin veliahtıyla evlenme hayalleri kurarken; tanrının biz kadın cinsini yaratırken mayamıza kafadan delilik kattığına kesinlikle kani oldum. Bu sarsıcı keşfin en önemli kanıtı pasaklı bir şekilde patates cipsi tüketirken konuyu evlilik kurumuna getirip dayandırmam değil, bunu yaparken kurduğum düşünsel silsilenin bana türümün topunun deli olduğuna dair delice bir sinyal göndermiş olmasıydı. Kendi deliliğimin ayırdına varınca doğal olarak bütün hemcinslerimin deliliğini de adeta iliklerimde hissettim.

Tanrı bizi yarı deli yaratmıştı; çünkü hangi elbisenin altına hangi renk çorap gider diye düşünürken aynı zamanda ayakkabı ve çanta renk kombinasyonunun elbise-çorap ikilisine muhalefet etmesi sorunsalını daha sorun meydana çıkmadan çözebilmek için yarı deli olmamız gerekliydi. Bence tanrıya göre bu işlem esnasında delirecek sağlıklı bir beyin büyük israf sayılabilirdi. Oysa ki zaten deli yaratılmış bir tür, böyle detaylı sorunların altından deliliğiyle kalkabilirdi. Ancak yarı deli bir tür başarabilirdi bunu evet!

20 Ekim 2010 Çarşamba

Monroe ve Kennedy


İşte o fotoğraf! J.F. Kennedy ve Marilyn Monroe sarılmış oturuyorlar. İlişkileri vardı yoktu tartışmaları da böylece bitiyor.

Pek dokunaklı geldi bana bu halleri be blog. Hüzünlendim resmen talihsiz aşıklar için. Genç yaşta trajediyle sonlanacak hayatlarının belki de son mutlu dönemlerini birlikte geçiren iki insan evladı. Ayrılık bir kefede, genç ölüm diğerinde...

Keanu Reeves



"No Loitering" yazılı uyarının çekimine kapılan Keanu Efendi, keyif içinde aylaklık edip oyalanırken adeta "anarşist bir adamım aslında doğuştan" mesajı veriyor. Bize de ağzımızın suyunu akıtmak düşüyor doğal olarak.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Ada Kadını

Diyor ki Kınalı Adalı 1921 doğumlu merametçi (balık ağı onarıcı) Verkin Menoyan;

"Eski zamanlara dalıp dalıp gidiyorum.
Gençlik bir kuşudu uçurdum diyorum."

Nasıl da yakışıyor bir ada kadının dudaklarına bu sözler....

Kedi Gibi Adam!


Bayanlar, sizi de Ewan McGregor abinizle tanıştırayım. Kendisi nefis bir İskoçyalı olup, gerçek hayatında fareye benzeyen bir kadınla aşk dolu bir evlilik yürütmektedir. Bu seçimin ne tür bir güdülenmenin ürünü olduğunu bilememekle birlikte, yukarıda yazdığım cümlelerin doğruluğuna inanmayanlar gugıl'la görüşerek, bayan şanslı fareyi kendi gözleriyle görebilirler.

Heykel Gibi Kadın!

Ancelina Coli'den başka güzel bilmeyen haylazlar, sizi Ava Gardner ile tanıştırayım! Malum yeni nesil zirzop beylerimiz güzelliği de yanlış kulvarlarda değerlendiriyorlar. Ondan tanıştırıyorum kendilerini bu unutulmaya yüz tutmuş gerçek güzellerle. Görünce gerçek olanla sahte olanı ayırd edebilsinler diye.

Mühim Not: Çok didaktik bir günümdeyim, kaçın canınızı kurtarın!

Believe?


What If...


16 Ekim 2010 Cumartesi

Rita Ne Giydiyse Ondan İsterim 2


Keanu Reeves


Zaman Dondurması


Haftanın en sevdiğim anı, cumartesi sabahları olmalı. Belki çocukluğumuzda izlediğimiz Cumartesiden Cumartesiye programının ve sobada kızartılmış ekmeklere sahiplik yapan nefis kahvaltıların hep cumartesi sabahlarına denk düşmesinden kaynaklanan bir iyi duygu halidir. Kocaman bir haftasonu varken önümde ne yapacağıma karar verememenin tadını taşır. Hangi kitabı okumayı, hangi filmi izlemeyi, hangi dostla görüşmeyi, hangi etkinliğe katılmayı, ne tür bir tembellik düzeni yaratmayı planlamaya çalışırken "amaaannn cumartesi uzun, sonra düşünürüm" diyerek kedi gibi gerinip uyuşuk bakışlarla tv'ye göz gezdirme ritüelinin tadı da düpedüz cumartesi sabahlarınındır. Oh sevgili blog, hiç bitmesin istiyorum bu an. Ve hatta dondurma misali donsun istiyorum, evet!!!

Paul Newman

Kuşak Çatışması!!!

Yahut Yeni Nesil Versus Eski Nesil!!!

14 Ekim 2010 Perşembe

To-Dolist

Zincir-i Besin

Son zamanlarda gördüğüm en cinfikir resimlerden biri bu.
Hele ki zombilerle kurduğum duygusal bağlantının en şiddetli olduğu bu zamanlarda.
Korkarım zombiler dünyayı sardığında beni göstererek,
"Bu garibana dokunmayalım, bizdendir" diyecekler.
Yalnız uzaylılar istilaya başladığında gözümün yaşına bakar mı bilemem.
Görüyorsunuz, her zombinin ihtiyaç duyduğu şey bana da lazım.
Birazcık Beyin.

13 Ekim 2010 Çarşamba

Hepburn Zerafeti vs. O'Toole Oturuşu (!)

How to Steal a Million (1966) filminin meşhuuur malzeme dolabında kapalı kalma sahnesinin çekimleri esnasında Audrey Hepburn ve Peter O'Toole. Efsane fotoğraf diye buna derim.

B Planı


Kuşkusuz plan bu değildi. Yazacak çok şey vardı. Vakit vardı, ortam vardı, istek vardı. Sonra iş yeri değişti. Gün aşırı yoğun, ortam aşırı genç, tanışlar gani gani konumuna geçti. "Anlamaya" çalışırken sulanan beynim için yağmurlu akşamlarda içkili mekanlar davetkardı. Geç saatlere kadar müzik, bira ve patlamış mısır üçlüsü ile kurulan ilişki, yorgun beyne yorgun bünye lakabını da yapıştırdı. Yazamaz olmak için her tür bahane hazırdı. Dedim ya, plan bu değildi. Ama böyle olması sakıncalı da değildi. "Aynen devam" planı bir süre daha yürürlükte kalmalıydı sadece...

11 Ekim 2010 Pazartesi

Bette Davis ve Kedi


Force by Northwest

Sen De Mi Spock?

10 Ekim 2010 Pazar

Rita vs. Şapka


Alfred Hitchcock ve Kerataları


Alfred Hiçkorkmaz amcam ve çocukları deli gibi eğlenirken görülüyor fotoğrafta.
Karedeki bu 4. çocuğun, Korku-Gerilimin en dişli üstadı olduğuna
inanası gelmiyor insanın.